vampirlik yapma bana

vampire diaries,
şu an kendimi gülmemek için çok zor tutuyorum ama bu tamamen ayrı bir konu.

ne diyordum, vampir günlükleri diyordum, dün bir anda kendimi kaptırıverdim.
başroller iki vampir dışında çok fena. elena fena, türk kızlarına benziyo akmerkezde gezen, styling için filan söylicek bişeyim yok, ya da tekrar ediyim: türk kızları gibi akmerkezde gezen, felaket. kardeşi desen, kaşlarını yolmuşlar kesmişler biçmişler ne yapacaklarını bilememişler.
ama işte iyi vampir çocukta wes bentley'nin (o çocuk da kayboldu üzülüyorum ben, poptansiyeli olduğunu düşündürtmüştü bir noktada çıkar tekrar karşımıza elbet) deli bakışları ve güzel bir vücut mevcut. kötü abiyi ise zaten tanıyoruz, fena bir oyunculuk çıkardığını söyleyemem ısırma sahneleri dışında, çok vampir oluyo bi anda. eski erkek arakadaşın 'aşifte ama istemeden' kız kardeşi ise bold and the beautifuldan hatırladığım bir kişi olmasından dolayı hem onun adına seviniyorum, yani kariyeri için önemli bir adım olsa gerek, ama bir yandan da onu başka türlü görmeme imkan yok. neydi orda itfaiyeci babası mı vardı ne, romi adını bile hatırlatabilir bana aslında. senaryoya gelirsek o da interview with the vampire (hatta dialog dialog aynı bazı anlar) true blood ve vampirlerin gündüz dolaşabiliyo olmaları
(bu yetilerini bir yüzüğe borçlular hacı yüzüğü gibi) ve backgrounddaki lise itibariyle tabii ki twilighttan devşirme ve aşırtma. yine seattle'ın oralardaki ormanları mesken tutmuşlar kendilerine. new orleans dışında demek bir de buraları seviyor bu vampirler. şu son dönem kitaplardan okusam daha çok bilgi sahibi olurdum bu konuda ama zaten kitap okumaya bu kadar az vakit ayırırken ayıp etmiş olurum diye düşünüyorum seçimimi onlardan yana kullanarak.
işte böle sonuç olarak beni yakaladı, bugün hemen eksik bölümleri de indirdim. hem sonuçta 90210'u izlemiyorum madem yerine bir teenage drama koymam gerekiyordu.
menage a trois(tıklayın büyüsün)

No comments: