eve geldiğim andan itibaren sahip olduğum yarım saat içerisinde yapmak istediğim ve yapmam gerekenler arasında öyle hızlı git-geller yaşıyorum ki. yani mesela oturup bitiremediğim yazıları mı bitirmeye çalışmalıyım yoksa dün akşamın kalıntılarını mutfaktan silmeye mi? sabah güne tam tamına hazırlanmayı seçtiğimden bir savaş alanı gibi bıraktığım yatak odasını toplamam mı gerekir yoksa keyif içinde oturup yaklaşan kutlamalı geceler için kısaca düğün partisi de denebilir müzik listesi mi çıkarmalıyım-işte en çok yapmak istediğim de bu sanırım, kendimle barış imzaladım, evet, kutlamak ve paylaşmak istiyorum bu anı, ne de olsa bir daha tekrar etmemek üzere çıkılan bir yol- peki ya izlemek istediklerimi ne zaman izlemeliyim? biriktirdiğim diziler ve filmler, tek başıma izlemem gerekenler, atillayla izlenecekler, kızlara ayrılanlar olarak kategorize edilmiş durumdalar kafamda, tekrar izlenecekler ve izlemeye bir türlü oturulamayanlar. yıllardır ertelenen işlere ne demeli? bir türlü vakit ve yer ayrılamayan çeşitli işler bunlar... boyalar fırçalar, onlar da bir kenara verilen ve asla tutulmayan sözler, hem de hayatımdaki en özel insanlara. işten eve geldiğim anda bazen sahip olduğum bazen de olamadığım bu yarım saatin dışında, haftasonlarında mesela, anneannemi mi görmem gerekir, ki bu son zamanlarda hem lojistik hem de psikolojik açıdan zor bir göreve dönüşmüş durumda,
yoksa sosyalleşmem mi? hali hazırda sahip olduğum arkadaşlarımla tatlı vakitler geçirmek ve üstüne yenilerini ekleyebileceğim spontane anlar yaratmam da gerekir. peki ya hiçbirşey yapmak istemediğim ve ne yazık ki de sıklıkla yaşadığım o zamanları nereme sıkıştıracağım? kitap okuyacak mıyım peki? spor yapacak mıyım? sağlıklı bir insan olmak için ihtiyacım olan vakti nereden bulacağım? az sonra şehir dışına taşınacak anne ve babamı görmek ve sevgili kedim ritanın tüylerini yutmak da planlamam gerekmeye başlayan bir başka durum. bu paragraf kadar büyük bir alanı hem zamanen hem de ruhen kaplayan işimden hiç bahsetmiyorum bile.
No comments:
Post a Comment