3 tane izleyicim var.

ikisini tanımıyorum.
gülen surat.
geçen hafta bi stajyer geldi. sonra hemen gitti. (miş) şaşılacak şey doğrusu. insan kendini bilsin. hayattaki en mühim şey bu.
ondan sonra bir düğün daha vardı.
istanbulun sırtlarındaki izbe mahallelerin arasında dakikalarca dolandıktan ve midemiz ağzımıza geldikten sonra ulaşılan düğün, askeri nizam sayesinde 11de bitti ve saat daha oniki bile olmadan evlerimize ulaşmamıza imkan tanıdı. minnettarım.
şimdi yeni bir hafta.
dün hiç başlayasım yoktu bir süreliğine bu yeni haftaya ama bir mucize eseri bu sabah (yorgandandır belki de-yorgana geçtim çünkü dün itibariyle) enerjim yerinde uyandım. bir de üstüne babamın yolunun üzerinde değilmiy mişim! bak sen şu işe ki herhangi bir toplu taşıma aracı kullanmadan ve en önemlisi de üşümeden ofise varıverdim. daha da güzeli enerjim babam tarafından ofise bırakılacağım haberini almadan önce geldiydi üzerime. bonus yani. elde var bir.
dizi biriktiriyorum. dizi koleksiyoneriyim yani. biriktiremediklerim üzüyor ama beni en çok da. mad men mesela. arka arkaya iki bölüm izleyebilene aşk olsun. boardwalk empire da öyle keza. zevk alıyorum lakin, tavsiye de edeceğim inşallah bir ara. ama daha değil. aklım çok doluydu geçen hafta. şimdi hafiflicem umarım biraz. hatta işte hafifledim bile. sayılır. the big c biriktirdiklerim arasındaki en değerlisi. a bi de dexter var. onu da biriktiriverdim. ama asıl bored to death. yani başarabilsem keşke de topluca izleyiversem sezon sonunda güzel olmaz mıydı?

hava çok aşırı derecede soğuk. ben ekimden bunu beklemezdim.

No comments: