W.

buyrun izleyin
ben en çok da aktörlerin yerine, canlandırdıkları gerçek karakterlerin adlarının konmasına sevindim.
buna çok sevindim.
hop hop hop.
yerimde duramadım.
müzik de güzel tabii bi yandan.
ama tabii yine de wild is the wind kadar olamaz.
wild is the wind kadar hiç birşey olamaz zaten.
biz lisenin bitmesine birkaç günü kala bir akşamüstü salonda oturuyorduk nüketle. güneşin tam batmakta olduğu ve aslında beni hüzünlendiren saatlerdi, serince bir yaz günüydü, serin miydi emin değilim aslında ama gündüz yağmur yağmıştı bundan eminim, ne diyordum, biz salonda oturuyorduk, ben galiba yerdeydim, nina simone çalıyordu. o albüm o dönem çok sık çalıyordu. ama wild is the wind o ana dek pek de önemsenmemişti sanki. işte sonra hep çok önemsendi.
sonra bir de neredeyse onun kadar, içerik itibariyle de daha sık kaldırabilir olduğundan çok sevdiğim cheek to cheek oldu hayatımda. louis armstrong ve ella birlikteliği.

No comments: