muhaberat

hay allahım yaaa!
her neyse...
sıtarfaks.
son film izleyişlerimin hepsinin de mutsuzlukla sonuçlandığını belirtmek isterim. gone baby gone'la başlayan ve aslında yönetmen koltuğunda ben affleck'in oturduğunu gördüğümüz anda bitmesi gereken serüven margot at the wedding'le devam etti. asıl adı nicole in the field filan gibi birşey olması gereken filmin ismi nicole kidman cast edilince değişmek zorunda kalmış. bunu anlatırken yönetmenin yüzünü gördüğümde de o filmi izlememem gerektiğini anlamalıydım sanırım, öyle sıkkın ve bıkkındı ki. yani kahretsin işte çektik bitti izlerseniz izleyin izlemezseniz de sizin bileceğiniz iş keyfinize bakın der gibi. arkasından into the wild geldi. onunla ilgili çok negatif hislere sahip değilim, sadece o da gitmesi gereken yere öyle uzun yoldan dolaşmış ki, ve öylesine umutsuz bir sonla bizi başbaşa bırakmış ki hayallerimiz kırılmış.
işte böyle. ben weeds seyretmiyim de napiyim o zaman. hı?
dün de güzellik yarışması varmış, izleyemedik, paris hiltonu göremedik imzasını alamadık. napalım.

No comments: