link=bağlantı... is it, really?

merhaba.
sabah kahvaltımı ettim ama hemen arkasından karnım acıktı. tam o sırada karşıma bir kaç dilim çilek ve portakal çıkmışlardı. onları yedim. yanlarında da kahve içtim. sütlü. sonra ofise döndüğümde (işe başladım, bu durum, bu sefer, umarım uzun süreli olur) yanımda fındık ceviz ve koyu renkli kuru kayısılarım olduğunu hatırladım. hemen saldırdım. şimdi öğle yemeğinin hayallerini kumaya başladım bile.
her fön çektirmeye gidişimde mahalle berberinin bana saçlarımı hemencecik düzelttirmem gerektiğini beyan etmesinden pek sıkıldım. acaba artık saçıma hiç fön çektirmesem mi? fön ve ev-ofis arası taksinin fiyatı aynı.
geçen gün yine araba kullanmaya çalıştım. galiba bu konuda profesyonel destek almam gerekicek. böylece kimse gerilmicek etrafımdaki bana araba öğretmeye çalışırken.

bu sitenin türkçe görüntüsünü halen kınıyorum. ama mesela babam da kendine bi blog yaratmak istiyo. o zaman tamam diyorum, demek ki ihtiyaç varmış.
şimdi bi çay içiyim bari. sonra da yemek ısmarlarım belki.

No comments: